BOŞANMA DAVALARINDA VELAYET HAKKI
Velayet hakkı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 335. maddesinde “Ergin olmayan çocuk ana ve babasının velayeti altındadır.” ibaresiyle hüküm altına alınmıştır. Bu konu üzerine verilen Yargıtay kararları ve Türk Medeni Kanunu ışığında değerlendirme yapıldığında velayet hakkının anne ve baba dışında herhangi birinin velayet hakkına sahip olamayacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 27.06.2005 Tarih, 2005/7730 E., 2005/9943 sayılı kararında ;
” Sözü edilen yasal düzenlemelere göre velayet hakkı münhasıran anne ve babaya tanınan bir hak olup, evlat edinme hali hariç, anne ve baba dışında hiç kimseye tevdi olunamayacağından hüküm gerekçesine göre davanın reddine karar verilmesi ve küçüğe vasi tayin edilmesi için durumu vesayet makamına bildirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” hükmü ile velayet hakkının yalnızca anne ve babaya ait olduğunun altı çizilmiştir.
Kanunda belirtildiği üzere ergin olmayan çocukların velayet altında olduğu kabul edildiğinden velayet hakkı, çocukluk durumunun sona ermesi yani ‘ergin olunması’ ile sona ermektedir. Normal şartlarda 18 yaşının doldurulması ile çocukluk statüsü sona ereceğinden, velayet altında olma durumu da 18 yaşının doldurulmasıyla birlikte son bulacaktır.
Velayet hakkı, evlilik birliği devam ettiği sürece anne baba tarafından birlikte kullanılmakta olup bölünmez nitelikteki haklardandır. Velayet hakkının kaldırılmasının söz konusu olmadığı durumlarda taraflardan birine devredilmesi mümkün değildir. Eğer ki velayet hakkının anne ve babanın her ikisinden de kaldırılması söz konusu olması durumunda çocuğa vasi atanmalıdır. Anne veya babadan herhangi birinin ölmesi durumunda sağ kalana, boşanma halinde ise çocuk kendisine bırakılan tarafa verilmektedir. Boşanma durumunda çocuğun velayeti hakimin takdirinde olup, çocuğun maddi-manevi menfaati göz önünde bulundurulmaktadır. İşbu menfaat belirlenirken müşterek çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişiminin hangi tarafta daha iyi sürdürebileceği kriterleri esastır.
Bunun yanında velayet hakkının kapsam olarak yalnızca hak ve yetkileri değil bazı görevleri de içerdiği dikkate alınırsa esas olarak anne ve babanın bu hakkı çocuğun yararına kullanması gerekmektedir. Nitekim bu durum Yargıtay kararlarında da desteklenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/2-3117 K. 2018/1278
(…) 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 337, 340, 342 ve 346. maddeleri uyarınca velayet, çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar.
Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına dair hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir.
Ana ve babanın çocukların kişiliklerine dair hak ve ödevleri, özellikle çocuklarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlâk sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır.
Velayetin kaldırılması ve değiştirilmesi şartları gerçekleşmedikçe, ana ve babanın velayet görevlerine müdahale olunamaz.(…)
Velayet hakkının verilmesi hususunda olduğu gibi kaldırılmasına karar verilmesi de hakimin takdirindedir. Ana babanın çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasına ve korunmasına yönelik üzerine düşen görevi yapmaması üzerine hakim velayetin kaldırılmasına karar verebilir. İş bu durum TMK’nın 348. Maddesinde hüküm altına alınmış olsa dahi velayetin kaldırılması kanunda sayılan sebeplerle sınırlı değildir. Velayetin kaldırılmasını gerektirecek durumun ortadan kalkması durumunda hakim re’sen ya da anne babanın talebi doğrultusunda yeniden velayeti geri verebilir.